Rum Vadisi (Wadi Rum): Mars'a Gidiyoruz

Uçsuz bucaksızçöllerde 4 x 4 ciplerle safari yaptınız mı? Ben birkaç kez yaptım, Peru’da IcaVadisi’nde kum çölündeki çok keyifli kum board maceramızı unutamam. Ancak Rum Vadisi, bambaşka bir dünya, inanılmaz bir doğayı da birlikte sunan bir çöl. Size “Marslı” filmi burada çekilmiş desem bilmem yeterli olur mu?

Heyecan dolu bir maceraya, müthiş manzaralar görmeye hazır mısınız?

Bugün, Ürdün devletinin koruması altında ve UNESCODünya Mirası Listesi’ndeki bir yerini daha göreceğiz, Sahara Dağlarının güneyinde, birbirine bağlı bir dizi paralel vadilerden oluşan “Rum Vadisi”.

Çölün özelliği erozyon sonucu oluşmuş olması, karşımıza çıkan dağlar, yer yer 800 metre yüksekliğe kadar çıkmakta ve müthiş şekilleri, kayaların oyulmasıyla oluşmuş kuleleri ve renkleriyle ilginç kum taşı ve granit kaya kütleleri. Bu kayaların üzerinde göreceğiniz bazı resimler ise tahminen 4.000 yıl öncesine dayanmakta. Vadi bu ilginç kayalıklar ve kızıl bir kumdan oluştuğu için bir adı da “Ay Vadisi”.

Vadinin girişine ulaştığımızda aracımızdan iniyoruz, hemen karşımızdaki dikkatimi çeken müthiş bir dağ kütlesini fotoğraflamak için seyir terasına yürüyorum. Görüntüler bizi nasıl güzelliklerin beklediğinin habercisi.

Bizi bekleyen 4 x 4 ciplere biniyoruz ve safarimiz başlıyor.

Etrafımız müthiş bir doğaya sahip, her yer göz alabildiğine, uçsuz bucaksız kızıl çöllerle kaplı. Göz alabildiğine kum ve ilginç kaya oluşumlarıyla manzaralar o kadar ilginç ki, sık sık fotoğraf molaları versek de ben araçtan da bol bol fotoğraf çekiyorum. Çöl kumları üzerinde yürüme deneyimi için ilk molamızı veriyoruz. Kum tepeye tırmanıyoruz, kolay gibi görünse de kadifemsi topraklarda yürümekte hayli zorlanıyoruz, en iyisi ayakkabıları çıkarmak tabii.

Kumlar adeta bir ipek gibi, parmaklarımın arasından kayıyor, ayak izimi bırakmak istiyorum ama hafif hafif esen çöl rüzgârıyla hemen kayboluyor.

Araçlarımızın izlediği yol üzerinde inanılmaz ilginç, olağanüstü şekillere bürünmüş kayalar, Bedeviler, sevimli Bedevi çocuklar ve bizleri gezdirmek için bekleyen süslü develer fotoğraf karelerime müthiş pozlar veriyorlar.

Bir mola sonraki molada araçlarımızdan inip biraz yürüdüğümüzde karşımıza çıkan manzara çok da yabancı değil. Hollywood filmine sahne olmuş, etrafındaki ilginç dağlarla, enteresan kayalarla müthiş bir yer. Tam da burada çekilmiş “The Martian” filmi veMars gezegenine stüdyoluk yapmış. Bu filmin yanı sıra yine burada ilk çekilen film de “Lawrence of Arabia”. “The Last Daysof Mars”, “Red Planet” de yine burada çekilmiş filmlerden bazıları.

Rehberimiz yerdeki kaya parçalardan birini alıp yüzümüze sürünce şaşırıyoruz ama o da ne, yanaklarımız al al, sanki allık sürdük... Evet, terra cota taş kütleleri bizlere doğal allık oluveriyor…

Sürme gözlü yağız delikanlı şoförlerimiz, ustaca kullandıkları araçları, bize güzel manzaralar, müthiş fotoğraf kareleri veren kayaların arasından, kumlara saplanmadan ustaca kullanıyorlar ve biz çölün derinliklerine doğru ilerliyoruz.

Çay molası için durduğumuzda karşımıza çıkan oldukça büyük çadır, içindeki sedirler, yerdeki oryantal kilimlerle tam bir Bedevi çadırı. Bir bölümü kafeterya, diğer bölümü hediyelik eşya mağazası olarak düzenlenmiş. Dumanı tüten semaverden ikram edilen taze çaylarımızı içerken delikanlıların gözlerine imrenip sürme almadan çıkmıyoruz.

Yemek molası vereceğimiz yere geldiğimizde gördüklerim bana Lapland’ı, birkaç ay önce büyüleyici bir kış masalı yaşamak için gittiğim ve kuzey ışıklarını göreceğimiz bölgede kaldığımız “iglo otelleri” anımsattı. Buradaki de iglo çadırlar, burada ya da hemen yanındaki Bedevi çadırlarında kalmak isterdim doğrusu, çölde bir gün batımı ya da yıldızlı bir gökyüzü, belki de mehtap izleyerek bir gece geçirmek hoş olabilirdi, ancak burada konaklamamız ne yazık ki yok. Yemeğimiz burada bir Bedevi çadır restoranında yiyoruz, yine yerel mezeler ve pilavlı tavuk var. Daha sonra, 70 kilometre uzaklıkta, Kızıldeniz’in kıyısında kurulmuş ve ülkenin tek liman kenti Akabe’ye doğru yolumuza devam edeceğiz.

Görmeden dönmemeniz gereken bir yer Wadi Rum.

Yazı dizisinin birinci bölümü için tıklayın: https://gezimanya.com/GeziNotlari/her-kosesinde-bir-hazine-saklayan-kucuk-komsumuz-urdunYazı dizisinin ikinci bölümü için tıklayın: https://gezimanya.com/GeziNotlari/dunyanin-hala-yasanilan-en-eski-sehri-amman
Yazı dizisinin üçüncü bölümü için tıklayın:https://gezimanya.com/GeziNotlari/colde-bir-roma-kenti-dogunun-pompeisi-ceras
Yazı dizisinin dördüncü bölümü için tıklayın: https://gezimanya.com/GeziNotlari/urdunun-col-kaleleri
Yazı dizisinin beşinci bölümü için tıklayın: https://gezimanya.com/GeziNotlari/tarihi-kral-yolu-uzerindeki-muhtesem-mozaikler-medeba
Yazı dizisinin altıncı bölümü için tıklayın: https://gezimanya.com/GeziNotlari/petra-binbir-renkli-gul-sehri-1
Yazı dizisinin yedinci bölümü için tıklayın: https://gezimanya.com/GeziNotlari/petra-binbir-renkli-gul-sehri-2
Yazı dizisinin sekizinci bölümü için tıklayın: https://gezimanya.com/GeziNotlari/kucuk-petra-gizli-kalmis-soguk-kanyon 

nevinsalman

Yazar Hakkında

nevinsalman

Ankara da doğdum, TED Ankara Koleji ve Gazi Üniversitesi Mimarlık fakültesi mezunuyum. 6 sene Londra'da yaşadım, sonraki yıllarda İstanbul'a yerleştim ve serbest çalıştım.