Oylat Kaplıcaları'nda Hafta Sonu Kaçamağı

Evliya Çelebi'den kalan seyyah ruhumuz depreşerek attık bavulları arabaya, vurduk başımızı Bursa-İnegöl yollarına... Cumartesi-Pazar'ın arasına neden iki gün daha koymamışlar diye hayıflandık. Güzel kısa bir kaplıca turu yaptık. Her zaman sömestr tatilinde kış turizmi diye nitelendirdiğimiz kaplıca turunu bu sefer bahar ayında yaptık. Sağlığın bozuk değilse kışın gidilmeli bence kaplıcaya. İşte ani gezi maceramız böyle başladı. 

Bilenler bilir, Evliya Çelebi rivayete göre rüyasında peygamberimizi görmüş “Şefaat ya Rasullallah” diyecek yerde, dili sürüşmüş ve “Seyahat ya Rasullallah” demiş ve Allah'ın hikmetiyle bu duası kabul olmuş ve de her daim gezmiş.  İşte bizde de bu ruh oluşmuş; devamlı gezmek, görmek ve paylaşmak amacıyla fırsat bulduğumuz her daim yollara düşüyoruz.. 

Biri bize kötülük olsun diye “Canın cehenneme” dese, “Galiba bize seyahat göründü” bize diye seviniyoruz, niyesini bilmeden.  Yediğimiz içtiğimiz bizim olsun dedik, belki gördüklerimiz anlatırız dedik. İnegöl’deki Oylat Kaplıcaları'na doğru yola çıktık.

Kaplıcaları eskiden yaşlıların gideceği bir mekan olarak gören ben, gitgide kaplıcayı seven biri oluverdim. İnegöl’deki Oylat Kaplıcaları sadece kaplıca turizmi olarak değil, doğası ile de harika bir diyar olarak sizlere önermeyi de bir borç bildim.
 Kaplıca tarihleri hemen hemen her yerde aynı. Muhakkak zavallı bir kızcağız bu kaplıca bölgelerine götürülür, kaplıca sularıyla yıkanan kız iyileşir ve kaplıcaların bize kazandırılmasını sağlar. 

Oylat Kaplıcaları da böyle bir öyküye dayanıyor. Yukarıdaki resimde de sembolik bir canlandırma yapılmış. Bizans İmparatorluğu zamanında İnegöl Civarı’nı hakim olan Tekfur’un bir kızı vardır. Günün birinde bu kız hastalanır, yatağa düşer. Zamanın hekimleri Tekfur’un kızının derdine çare bulamazlar. Hastalık uzun sürer. Tekfur çok sevdiği kızının ızdıraplarına tahammül edemez. Hastayı tedavi eden kızı göz önünden uzaklaştırmak ve son bir tedavi şansı vermek üzere ormanın içindeki o zaman adsız olan bu ılıcaya gönderilmesini tavsiye ederler. Kızı buraya getirirler. Kendisinin son günleri olduğuna inanarak ölyat deyip bırakırlar.

Çaresiz bir derdi olduğuna inanılan Tekfur'un kızı her gün bu sularda yıkanır. Gün geçtikçe iyileşir ve eski sağlığına kavuşarak babasının sarayına geri döner. O gün bu gündür Ölyat Kaplıcası, civar halkı tarafından bir şifa kaynağı olarak tanınır ve kullanılır. Bu şifalı yine o sudur; fakat zaman Ölyat’ı Oylat yapmıştır. Biz de sağ olsun Tekfur kızına diye düşünerek "gidelim, güzelleşelim, biraz da iyileşelim" dedik.

Ama hikmetinden sual olunmaz, her yanlarımız ağrı içinde döndük. Büyüklerimizin dediğine göre ağrılar varsa iyileşecekmişiz. Cildimiz parlamış, ömrümüzde yıkanmadığımız kadar sabunlanmış, sıcacık havuzlarda yüzmüştük ama amiyane tabirle pelte gibi olmuştuk. 

Erikli memba sularının kaynağı burası. Her yerden akan suları içebiliyorsunuz. Şelale yolu denen patika yoluyla da erikli memba sularının kaynağına ulaşıyorsunuz. Hoş bir doğa yürüyüşü, sıcak su, enfes yemekler... E daha ne isteyebilirdik ki? Bari keyfini çıkaralım dedim, habire yıkandık. 

Belirli yaş grupları, şöyle bir kaplıcaya gidip rahatlasam derler. Güzel bir kaplıcada iyi bir banyo ihtiyacını gideren kişiler, kirlerinden arındıktan sonra kasları gevşer, ağrıları azalır ve kendisini dinlenmiş bulur. Ben de fiziksel hastalıklarımızın tedavisinin yanı sıra ruh sağlığımızı da düzeltir de rahatlarmıyız  diye kaplıca öneriyorum herkese.  

Ama şunu anladım: Kaplıca bir kış turizmiymiş. Özellikle Oylat yöresi kışın daha güzel oluyormuş. Çünkü yazın etraf çöp yığını ve pislik içinde. Uludağ eteklerinde olduğu için beyazla örtünen Oylat'ı ben daha çok sevdim. Bence kışın cumartesi-pazar kaçışının en güzel yeridir Oylat.

Lafın özü, ben size gittiğim gördüğüm yerleri anlatsam bile yine de siz:

 “Hiçbir şey tam değildir, ben görmeden önce” diyorsanız gezin.
 “İnsan kaldıkça küflenir, gidemedikçe çürür” diyorsanız gezin.
 “Bir defa görmek, bin defa duymaktan daha kıymetlidir.” 
diyorsanız gezin.
“Gitmediğin yer, senin değildir” diyorsanız gezin.
 “Ne duruyorsun be, at kendini denize;
Geride bekleyenin varmış, aldırma;
Görmüyor musun, her yanda hürriyet;
Yelken ol, kürek ol, dümen ol, balık ol, su ol;Git gidebildiğin yere...”

Bol bol gezebilmeniz dileğiyle, hepinize sağlıklı günler diliyorum.

Serpil Gül

Yazar Hakkında

Serpil Gül

Seyahat etmeyi seven, seyahati gençlerde eğitimin, yaşlılarda görgünün bir parçası sayan, ailece gezmekten zevk alan, gezdiği yerleri de not alıp başkaları da iyisinden kötüsünden bilgilendirmeyi s