Dalmaçya Kıyıları ve Dubrovnik

Para Birimi: Kuna Otelimiz: Villa Konalic.
Kalış Süresi: 2 gün

Sınırdan Hırvatistan’a girdikten bir müddet sonra tekrar çıkış yapıp kısa bir bölümde Bosna sınırına girip sonra tekrar Bosna’dan çıkıp Hırvatistan’a yeniden giriş yaptık. Bu ara yerin neden Bosna olduğunu sonra okuyunca anladık. Osmanlı zamanında bu ara yer Venediklilere karşı savunmayı kolay yapabilmeleri için Osmanlıya verilmiş.. Kısa bir deniz kenarı Bosna toprağı olarak kalmış. Neum isimli yer. Denize kıyısı olan tek Bosna Hersek toprağı burası.

İki sınırı da çok rahat geçtik. Sonra sağımızda muhteşem manzarasıyla Dalmaçya kıyıları ve Adriyatik deniz..
Hirvatistan Dobrovnik bayağı güzel bir yermiş.. Denizi, kıyıları ve yollarıyla tam keyif alabileceğiniz bir yol..

Karşımızda Boğaz köprüsüne benzeyen Dr. Franjo Tudjmann köprüsü.. Split yolu üzerinde Dubrovnik’in en modern eseri bu köprü. Diğer her yer Ortaçağ’dan fırlamış gibi. Benim için Dubrovnik’in diğer ilgi çeken yanı da bizim Banu Alkan’ın buralı olması. Banu Alkan’ın asıl adı Liz Remra Rebronja imiş. . Onun havalı olması ve hiç kimseyi umursamamasının nedenini buralara gelince daha iyi anladım. Her yer Banu Alkan gibi süslü bayanlarla dolu..

Burada deniz keyfimizi de yapabiliriz diye otelimize doğru ilerledik. Otelimiz şehir merkezine 10 km uzaklıkta sazlıklarla süslü nehir-deniz karışımı bir yerde.. Güleryüzlü otel sahibi bizi karşıladı. Bahçedeki köpekleri de sanki sahibi gibi hoşgeldiniz der gibi bize koştu ama. Kızım Ilgın bundan hiç hoşlanmadı. Çünkü Üsküp’teki 3 köpeğin çiçeklerin arasından çıkarak kendisine saldırmasından sonra zaten tırsaktı, daha da çok köpeklerden korkar oldu..

Otele yerleşip şehre inelim dedik. Arabası olanlar için bu otel önerilebilinir. Biraz şehre uzak bir yerde.. Otel sahibi park sorunu çok olduğundan otobüsle şehre gitmeyi tercih etmemizi önerdi. Ama biz panoramik tur yapacağımızı söyleyip arabamızla gitmek istediğimizi söyledik. Ayrıca para bozduracağız dedik. Bize otobüs için kuno borç vereceğini söyledi. Teşekkür ederek şehre doğru arabamızla ilerledik. Anladık ki otel sahibi bayan haklıymış. Burada park çok büyük bir sorunmuş. Önce kalenin kapısında oğlum Aytacı indirerek para bozdurduk. Biz arabada devamlı tur attık. Zar zor bir yer bularak arabayı park ettik. Gerçekten park yeri bulmak çok zor ve park ücreti bayağı pahalı..

Dubrovnik’e gelince böyle bir yerle karşılaşacağımı hiç tahmin etmezdim. Kaleden içeriye girince büyük bir şehirle karşılaştık. Tam ortaçağ Avrupasının izlerini taşıyor eski ve mistik bir şehir. Herkesin görmesi gereken bir yer. Yollarınız buralara düşerse Dubrovnik’i görmeden geçmeniz büyük kayıp. Hemen çeşmenin yanında bir papağan göstericisi gösteri yapıyordu. Kızım buradan zor ayrıldı. Gece bir tur yapıp gündüz gelmek üzere buradan ayrıldık.

Otelimiz pansiyon tarzı otel olduğundan yanımızda bulunan eşyalar burada çok işe yaradı. Dolapta tabak, tencere herşey vardı. Çaydanlığımızla güzel bir çay demleyerek kahvaltı yaptık.

Otelden çıkarken sahilleri dolaşalım dedik. Otele yarım saatlik bir yolda çok güzel bir sahil bulduk. Akşam şehir turundan sonra buraya yüzmeye gelmek üzere keşfettik.

Dubrovnik şehrine girmek için yine uzun turlardan sonra park yapabildik. Yoğun turist kaynayan bir yer. Ama oldukça pahalı.. Burada mümkünse yeme içme ve hediye alma işlemlerini yapmamanızda yarar var. Dubrovnik savaşlarda %80 bölümü harap olsa da yine de aslına uygun olarak yenilenmiş bir şehir . Sokak aralarıyla değişik bir ortam. Bana film platosu gibi geldi. Sanki bir film için yapılmış mekan..

Öğleden sonra kendimizi Adriyatik sularında bulduk. Denizi de bizim egenin suyuna benziyor çok tuzlu değil. 2 saatlik bir yüzme molasından sonra akşam otele geldik. Dubrovnik her konuda pahalı olduğu için yemeğimizi otel odasında yemeyi uygun gördük. Türkiye’den getirdiğimiz makarna, domates çorbasını pişirdik. Marketten aldığımız salata malzemeleri ile de ortaya bir salata yapınca bize göre muhteşem bir sofra ortaya çıktı. Sonra tekrar Dubrovnik’e son kez gece gezmesine indik. 1 saatlik arabayı park edelim dedik yarım saat park yeri aradık. Park yeri çok olmasına rağmen ihtiyacı karşılayamayan bir yer..

Sabah otelden ayrılarak Dubrovnik şehrini panoramik gören bir tepeye geldik. Bu tepede güzel bir görüntüyle karşıladık. Kale ve tüm Dubrovnik çok güzel bir panoramada ayaklarınız altındaydı. Burada video ve resim görüntülerimizi çekip Hırvatistan sınırından çıkmak üzere sınıra geldik.

Dubrovnik Türkiye vizesiz olarak gidilebilen bence en güzel yurtdışı gezi seçimi.. Hırvatistan’a bir hafta gitmeniz demek; 1 haftada 3 muhteşem ülkeyi görmeniz demektir. Hırvatistan’ın Dalmaçya sahillerini gezerken, 2 saat içinde Bosna Hersek ve Karadağ’a da kolayca ulaşabilirsiniz.

Daha önceki notlardan okuduğumuza göre en çok Karadağ sınırında bekleniyormuş. Şu an Hırvatistan’dan çıkmak üzere sınırdayız. Biraz sonra Karadağ’a geçeceğiz. Karadağ Budva şehrine gideceğiz. Her sınırda bir heyecan duyuyoruz. Bu satırları Hırvatistan sınır kapısından çıkmak üzereyken kuyruk beklerken yazıyorum. Karadağ sınırından geçebilirsek ki inşallah bir sorun olmaz diyerek satırlarımı burada bitiriyorum.

''Balkanlar'da 15 Günde Devr-i Alem'' yazı dizisinin bölümlerine aşağıdaki şehirlerin isimlerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.

* YOLA ÇIKIŞ VE KAVALA,  Kavala'nın kalesine kadar yürüyünüz
* ÜSKÜP, çarşısını gezin. Köftelerinden yiyin, limonatasını için.
* TETEVO, Alaca camiyi ve Harabati baba tekkesini gezin. 
* PRİZREN, Kosova’nın en güzel yeri. Faytonla büyük şehir turu yapın.
* SARAYBOSNA, Başçarsıyı gezin. Hatta tabiri caizce kaybolun Başçarşıda.
* MOSTAR, Demodino otelde kalın. Çok memnun kaldık.
* DUBROVNİK, burayı görmezseniz çok şey kaçırırsınız. muhakkak görün ve Adriyatik’de denize girin.
*BUDVA. Deniz kenti. Akşamları sahile inin.
*KOTOR güzel bir sahil yolu. Arabayla girip çıkma şeklinde de olsa burayı gezin.
* ARNAVUTLUK, yol güzergahı olmasa görmeseniz de olur ama mecbursunuz.
* OHRİ Her yer güzel ama Ohrid bir başka güzel.
* RESEN  Ahmet niyazı bey konağını gezin. 
* MANASTIR Atatürkün askeri okulunu gezin.

* EDESA Su şehri Edesa’ya muhakkak uğrayın. Mümkünse içinizde mayonuz olsun. Şelalenin altında aldırış etmeden ıslanın. * SELANİK Atatürk’ün doğduğu evi gezin

Serpil Gül

Yazar Hakkında

Serpil Gül

Seyahat etmeyi seven, seyahati gençlerde eğitimin, yaşlılarda görgünün bir parçası sayan, ailece gezmekten zevk alan, gezdiği yerleri de not alıp başkaları da iyisinden kötüsünden bilgilendirmeyi s