Ohri Notları ve Kısa Bir Arnavutluk Macerası

Genellikle her sınırda iki kapıdan geçilir. Biri Karadağ çıkışı, biri Arnavutluk girişi olması gerekirken biz bir kontrolden geçerek Arnavutluk'a girdik. Tam yolu ortalamıştık ki.. acaba Arnavutluk girişi yapmadık mı diye şüphe duyduk. Sınırlarda bazılarına damga vurulup bazılarına vurulmadığından bu şüpheyle, sırasıyla Arnavutluk'un İşkodra, Tiran ve Elbasan şehirlerinden geçerek sınıra ulaştık.

Meğerse Karadağ’da çıkışta bir şey basmıyorlar. Arnavutluk polisi onay veriyormuş sadece. Bunu da çıkışta anladık. Arnavutluk görülmese de olur  yerlerden. Arnavutlar belki gücenecek ama Arnavut kaldırımı döşer insan bir yerlere. İstanbullara gelip Arnavut kaldırımlarını yaptığınız için adını verdiğimiz kaldırımlardan bir tane bile görmedik. Çok fakir ve bakımsız bir memleket.
Ama Arnavut göçmenlerin konuşmaları bizim ülkemizde hep hoşa gider. Memleketiniz çirkin dedik, görülmese de olur dedik ama Arnavut kardeşlerimizi anlatan güzel bir fıkra size..

“Arnavut'un biri Türkiye'ye ziyarete gelmiş. Akrabasının oturduğu apartmana girmiş, altıncı kata çıkarken üçüncü katta otomatiğin ışıkları sönmüş, karanlıkta duvara tutuna tutuna inmiş ve ışığı tekrar yakmış ancak tekrar üçüncü katta ışık sönmüş. Bu olay üç kere tekrar edince başlamış, üçüncü katta karanlıkta bağırmaya..

'' MORI ÇUJUK, GELIRSEM AŞŞİYE, KIRAJIM AYAKLARINİ… AÇ CABUK ALİKTRİKLARİ....''

Arnavutluk Kartallar Ülkesi olarak biliniyor. Çünkü dağları yüksek yerlerden şehirlere iniyorsunuz. Hele Elbasan'a gelirken bayağı yüksek dağlara çıktık.

Arnavutluk’tan çıktık ve tekrar Makedonya sınırından geçerek Ohrid’e vardık.

OHRİ-STRUGA

Para birimi : Makedon Dinarı
Kalınan bölge: Vila Mina  Bölgesi.
Kalış Süresi: 2 gün

Otelimiz göl kenarında güzel bir otel. Şu ana kadar tüm kaldığımız otellerin sahipleri çok güleryüzlü ve yardımsever. 

Otel, göle yürüyüş mesafesi kadar yakın olduğu için biraz göle gittik. Yarın sabah erkenden göle kendimizi atmaya karar verdik. Gece şöyle bir Ohri merkez sahilini dolaştık. Burada festival varmış. Folklor gruplarıyla karşılaştık. Ama tüm ülkelerin yaş ortalama neredeyse 7-16 arasında olmasına rağmen bizim Türk folklor grubu çok yaşlıydı. İzmir barosu ve Belediye personeli bizi temsil ediyormuş. Tüm Balkan ülkelerinden çocukların velileri de eşlik etmişse, bizimkiler neredeyse torunlarını getirecek yaştaydı. Turizm bakanlığına yazacağım gidince. Bu seçimi neye göre yapıyorlar acaba..

Sabah erkenden göle girdik. O zaman muhteşemliği anladık. Tatlı su da denize girmek ayrı bir zevkmiş. Bilinen göllere benzemiyor. Sanki deniz. O kadar büyük ki deniz mi göl mü anlayamıyorsunuz. 

Göl keyfinden sonra otelimizin biraz ilerisinde doğal göl üstü müzesi var. Sazlıklarla ve doğal çamurla yapılmış bir müze. Harika göl üzerine ilkel şartlarla yapılmış evler. Her evin içinde güzel şekilde sazlıklarla yapılmış bebek yatakları, gerçek hayvan postlarıyla çok doğal bir ortam. Tıpkı Maldivler’deki su üzerinde yerleşim yerleri gibi. Kısaca tablo gibi bir mekân. Resimlerde de bunu gördük.

Ardından National Galicica parkına gittik. Harika bir yer. Orada yemek yedik. Alabalık yemek için doğal bir su parkının içinde. Doğal parkın içinde manastır var (St Naum). Ve bir Osmanlı tekkesi.. güzel göl manzaralı bir ev.

Karnımızı doyurup etrafı gezdikten sonra esnaftan Ohri incisi meşhur olduğundan kolye aldım. Aslında inci denmez, mercan taş gibi birşeydi ama hoşuma gitti. Kolye ve küpe aldım. İndirim yapar mısınız diye İngilizce sorduğumuzda Türkçe olarak pazarlık yok dedi. Gülüşerek kolyemi boynuma taktım.

Akşamüzeri Struga’ya gittik. Akşam yine festival vardı. Ülkelerin yöresel kıyafetleriyle geçişini alkışladık. Türk grubu hakkında görüşümüz değişmedi. Bizi daha güzel bir topluluk temsil edebilirdi. Folklor oynamalarını hiç beğenmedik. Struga’yı Ohri'nin merkezinden daha çok beğendik.. Ortasından gürül gürül nehir geçen bir yer.. Etrafta Türk çok… Struga için yemek yenecek yer için bize Tac Mahal’i önerdiler. Ama biz göl kenarında yemeğimizi yediğimizden burayı sadece gezdik. 2-3 saat kadar folklor gruplarının gösterilerini izledik.

Ertesi gün Ohri’den Resen ve Bitola’ya gitmek üzere ayrılacaktık. Ayrılmadan önce bir kez daha tadı damağımızda kalan göle girelim dedik ama hava bugün bayağı serindi. Girmedik. Ama kızım Ilgın sabah bir kez daha girmeden ayrılmadı. Gölün suyu buz gibi. Uzun bir süre vücudu ısınmadı…

''Balkanlar'da 15 Günde Devr-i Alem'' yazı dizisinin bölümlerine aşağıdaki şehirlerin isimlerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.

* YOLA ÇIKIŞ VE KAVALA,  Kavala'nın kalesine kadar yürüyünüz
* ÜSKÜP, çarşısını gezin. Köftelerinden yiyin, limonatasını için.
* TETEVO, Alaca camiyi ve Harabati baba tekkesini gezin. 
* PRİZREN, Kosova’nın en güzel yeri. Faytonla büyük şehir turu yapın.
* SARAYBOSNA, Başçarsıyı gezin. Hatta tabiri caizce kaybolun Başçarşıda.
* MOSTAR, Demodino otelde kalın. Çok memnun kaldık.
* DUBROVNİK, burayı görmezseniz çok şey kaçırırsınız. muhakkak görün ve Adriyatik’de denize girin.
*BUDVA. Deniz kenti. Akşamları sahile inin.
*KOTOR güzel bir sahil yolu. Arabayla girip çıkma şeklinde de olsa burayı gezin.
* ARNAVUTLUK, yol güzergahı olmasa görmeseniz de olur ama mecbursunuz.
* OHRİ Her yer güzel ama Ohrid bir başka güzel.
* RESEN  Ahmet niyazı bey konağını gezin. 
* MANASTIR Atatürkün askeri okulunu gezin.

* EDESA Su şehri Edesa’ya muhakkak uğrayın. Mümkünse içinizde mayonuz olsun. Şelalenin altında aldırış etmeden ıslanın. * SELANİK Atatürk’ün doğduğu evi gezin

Serpil Gül

Yazar Hakkında

Serpil Gül

Seyahat etmeyi seven, seyahati gençlerde eğitimin, yaşlılarda görgünün bir parçası sayan, ailece gezmekten zevk alan, gezdiği yerleri de not alıp başkaları da iyisinden kötüsünden bilgilendirmeyi s